12 Aralık 2020 Cumartesi

TRUVA'LI HELEN - MARGARET GEORGE

 Truvalı Helen Yunan mitolojisine göre,


Truva savaşına neden olan dünyanın en güzel kadını. Ayrıca Homeros'un eseri, Troya Savaşı'nı anlatan, İlyada'nın da kadın kahramanı.


Margaret George mitolojik efsaneyi, harika bir kurguyla harmanlamış. Kurgu okuyucuyu yormayan, nezih bir anlatıma sahip!

Efsaneye göre: Zeus kuğu kılığında, Sparta kraliçesi Leda ile birlikte olarak, Helen'in dünyaya gelmesine vesile olur. Kâhinlerin ve kehanetlerin tüm hayatına yön verecek, bir kudrete sahip olduklarından bihaber, Helen!


Çocukluğu; bir süre mahkum gibi, sarayın içinde geçer. O'na surlarının dışına çıkmak yasaktır. Dokuz yaşına girdiğinde, kardeşleriyle sarayın dışında ki, Taygetus Dağı'na avlanma izniyle çıkar. Ama orası da halka kapalı bir alandır. Kardeşinin evlenme bahanesiyle, on bir yaşındayken halkın arasına karışmasıyla bütün gözler Helen'e çevrilir. Evlenme çağında olan, olmayan herkes Helen ile evlenmek ister. Fani babası taliplerine dört sene sonra, evlilik çağının geldiğini duyurmak zorunda kalır. Altı ile altmış yaş arası, kırk talip.


Helen artık görünmez zincirlerinden kurtulmuş olduğunu zannederken, kader ağlarını örmeye başlamıştır, bir kere!

Bazıları kaderin değiştirilmesinin imkânsızlığını savunurken, bazıları da değişebileceği savunur.

Ama ne zaman ki, bir korku seli gelir de kapımızı çalarsa işte o zaman hepimiz fıtratımız gereği, kaderimize müdahale etmeye çalışırız! Hele bir de ortada öngörülen bir kader varsa! Helen'in fani babası da olası bir savaşı önlemek adına, taliplere seçimin Helen tarafından olacağını, seçilmeyenlerin de Helen'e bağlılık yemini etmeleri gerektiğini ilan eder. Helen her ne kadar evlilik fikrine sıcak bakmasa da, talipleri arasından kız kardeşinin kayınbiraderi olan Menelaos'u seçer.


Ayaklarına prangalar takılı bir köle gibi, yapılması gerekeni yapar ve Menelaos ile evlenir! Evlenmek, Helen'e hiçbir şey ifade etmez! Menelaos'la arasında sevgi, saygı ve adanmışlık vardır ama tutku yoktur! Ta ki on yıl sonra, Truvalı Paris Sparta'ya elçi olarak gelince hayatında tatmadığı hisleri Paris'e karşı hisseder. Paris'i tanıdıkça, hayatı anlam kazanır. Bir tarafta Menelaos, diğer tarafta Paris. Helen bu ikilemde bocalarken, istemeden şahit olduğu eşinin ihanetiyle derinden sarsılır! Bir de eşinin başka bir kadından çocukları olacağını öğrenince tamamen yıkılır. Tamam Helen Paris'e aşık olmuştur ama, neredeyse birbirlerine hiç dokunmamışlardır.


Sorarım bu durumda, asıl ihanet eden kim? Hayat bazen bizi, zor tercihler yapmak durumunda bırakır! Kimileri tercih yapmamak adına, her şeyi aynı anda yürütmek ister ama bunu da herkes yapamaz. Ki yapsa bile, önünde sonunda hakikat mutlaka ortaya çıkar. Peki bu durumda Helen ne yapacak? Menelaos'u terk edip Paris ile beraber Truva'ya kaçacak mı, ya da Menelaos'un ihanetine tepkisiz kalıp olağan hayatına devam mı, edecek?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KIRIM