23 Aralık 2020 Çarşamba

KIRIM

 

Rusya'ya gün geçtikçe artan bir anarşi hakimdi. Şubat İhtilali’nden¹
sonra Çar II. Nikolay ve ailesinin katledilmesi sonucu kurulan, " Geçici hükümet ” hem otorite boşluğunu doldurmak ve hem de Rus ordusunun I. Dünya Savaşı’na devam etmesini sağlamak gibi altından kalkması zor, görevler üstlenmişti.²
Bu otorite boşluğundan yarar sağlamak isteyen Bolşevikler eşzamanlı bir çok yerde halkın hâkimiyetini değil, proleter diktatörlüğü komünizmle yerleştirerek ulusallığın olmadığı kültürel bir devrim gerçekleştirmeye çalışıyorlardı. Milli özgürlüklerini, öz devletleri ile birlikte yaşamak isteyen Kırım Tatarların bu isteği Bolşeviklerin idealleriyle taban tabana zıttı. Ne var ki, Akmescit’te bulunan Kırım Tatar kuvvetleri olası bir Bolşevik ayaklanmasına yahut işgaline karşı koyabilecek güçten yoksundu.Bu sebeple Herson’da bulunan Kırım Tatar Atlı Alayı’nın Kırım’a getirilmesinin çareleri aranmaya başlandı.³

Kırım Tatar Atlı Alayı, Herson’dan Akmescit’e vardığı esnada Petersburg’ta Ekim Devrimi vuku bulmuş ve 7 Kasım’da Lenin ve
Trotskiy tarafından düzenlenen silahlı ayaklanma sonucunda Bolşevikler
iktidarı ele geçirmişlerdi. Ekim Devrimi, Rusya’nın I. Dünya Savaşı’ndan çekilip Brest-Litovsk Antlaşmasını imzalamasına neden oldu. Devrim, şehirlerde iç savaşların çıkmasına ve yarattığı kargaşa ile
açlığa ve sefalete sebep olurken; Kırım Tatarları gibi Rusya’da azınlık görülen halkların da bağımsızlıklarını ilan etmelerinin yolunu açmıştı.⁴
Kırım Tatarları bu devrimin yarattığı otorite boşluğunu fırsat bilerek Aralık 1917’de millî bir kurultay toplamışlar ve 26 Aralık’ta da Kırım Ahalî Cumhuriyeti esasını kabul ve ilan etmişlerdi. Kurultay’ın toplanmasında Bolşeviklerin 12 Ekim 1912’de Sovyetler Kongresi’nde “her milletin kendi mukadderatına sahip olma” esasını kabul etmeleri ve Kırım Ahalî Cumhuriyeti esasının kabul edilmesinde de Halk Komiserleri Hükümeti’nin neşrettiği kararnamede Rusya’da yaşayan tüm halkların müsavat ve istiklâllerini kabul etmesi etkiliydi. Ekim Devrimi, Rusya İmparatorluğu’nda yaşayan tüm halklara istiklâllerini tanımayı resmî vaat etmişti.⁵

Hususî olarak Akyar’daki Bolşevikler,
hem askerî güçleri hem de terör faaliyetleri ile Kırım Tatar Millî Hükümeti için asıl tehlikeyi teşkil ediyorlardı.⁶

Bu girişimlerin yanı sıra Kırım Tatar Millî Hükûmeti Bolşevikleri zayıflatma adına tedbir faaliyetlerine girişti. Kezlev’de Bolşeviklere ait iki vagon dolusu silaha el konuldu. Bu hadise Bolşevikler ile olası bir muharebe ihtimalini daha da arttırdı. Nitekim 18-19 Ocak 1918’de Kefe ve Yalta’da Kırım Tatar ve Bolşevik güçleri arasındaki ilk çatışmalar başladı. Bolşevikler iki torpido bot ile Yalta’ya gelerek şehrin teslimini istemişler ancak bu talebin reddi üzerine yaşanan muharebe sonunda sayı üstünlüğüne sahip olan Bolşevikler, Yalta’yı ele geçirmişlerdir. Ocak gecesi Kırım Tatar askerî güçleri de Ukrayna’daki Bolşeviklere yardım için Sevastopol’den yola çıkan trenleri durdurarak askerlerin silahlarına el koydu. Aynı gün Sevastopol’de Bolşevikler ile Kırım Tatar askerî güçleri arasında muharebe başladı. Muharebede takviye sağlayamayan Kırım Tatar güçleri geri çekilmek zorunda kaldı. Ocak’ta Kırım Tatar askerî birlikleri Bahçesaray’a kadar geriledi. Ocak’ta Bahçesaray ve hemen ertesi gün de Kırım Tatar Millî Hükümeti’nin merkezi olan Akmescit, Bolşeviklerin eline düştü.⁷

27 Ocak 1918’de Akmescit’in işgal edilmesi ile birlikte Kırım’da Bolşeviklerin katliam ve terörü başlamıştı. Yarım adadaki bu ilk Bolşevik işgali sadece Kırım Tatarları için değil, Bolşevikler den yana olmayan
herkes için tehlike arz etmekteydi. Daha Akmescit’in Bolşeviklerin eline geçtiği gün Kaymakam Osman Benarslanov yaralı olduğu halde evinden çıkartılarak öldürülmüştür. Tevkif edilen pek çok Kırım Tatar subayını da aynı gün öldürmüşlerdi. Bolşevik çetelerinin muharebelerin
gerçekleştiği Alma boyundan Akmescit’e inmeleri ile tam katliam yaşanmıştır. Çünkü Bolşevikler halka dehşet salmak ve sindirmek için şehrin her tarafını rastgele top, tüfek ve mitralyöz atışına tutmuşlardır. Bu ilk yoğun ateşi yağma takip etmişti. Evlerindeki yahut sokaklardaki insanlar çeteler tarafından kurşuna dizilerek öldürülmüşlerdir. Bolşevikler bu şiddet eylemlerini şehirdeki halka dehşet vermek ve onların olası mukavemetleri önlemek için yapmışlardır.⁸

Aralarında Kırım Tatar Millî Hükûmeti’nin reisi olan Numan Çelebi Cihan ile Maliye ve Vakıf Müdürü olan Seyit Celil Hattat’ın da bulunduğu pek çok Millî Hükümet mensubu tutuklandı. Çelebi Cihan, Sevastopol’e götürüldü ve 23 Şubat 1918 tarihinde kurşuna dizilerek öldürüldü. Naaşı ise denize atıldı.⁹
Bu işgalsırasında Yalta’da bulunan Cafer Seydahmet, Bolşeviklerden gizlenerek hayatını kurtarabildi. Üç ay süren bu ilk Bolşevik işgali sırasında Kurultay kapanmış olsa dahi meclis üyeleri ve milliyetçiler yer altında faaliyetlerine devam ettiler.¹⁰

Akmescit’te Kurultay meclisinin Bolşevikler tarafından zaptedildiği sırada mecliste bulunan İsmail Bey Gaspıralı’nın kızı Şefika Gaspıralı, tanık olduklarını şu şekilde aktarmaktadır:

Bolşevikler şehre tamamen hâkim idiler. Tek tük tevkifler de başlamıştı. Bizler kara haberi sabah aldık. Arkadaşlarla daima temasta idik. Toplanarak konuşmaya karar verdik. Parlamento binası olarak kullanılan Zadegân Cemiyeti binasında buluştuk. Çok hazin bir toplantı idi bu! Ölü huzurunda imişiz gibi sessiz, bitkin bakışıyoruz. Bir iki mebus konuşmak için kürsüye hıçkırarak sözlerini tamamlayamadan inmiştiler. Bu halet-i ruhiye içinde bazı konuşmalar oldu. Ali Badanalı gözyaşları içinde 'Arslanların yerini köpekler aldı’ diye ağlıyordu. Derken binanın bahçe kapısı açılarak avluya sel gibi Akyar bahriyelileri girdi. Kurşunlar camları delerek binanın içinde uçuştu. Salonun içi harp sahnesine dönmüştü. Arkadaşlardan bazıları yere uzandı, bir kısmı da yeşil örtülü riyaset masası arkasına gizlendiler. Ben ve
arkadaşım da koca, kalın sütunları siper edinerek ayakta bekledik.
Bahriyeliler salona doluşarak binanın üst katına çıktılar. Orasını didik didik ederek silah aradılar. Bizleri ise sıraya dizerek,
üstlerimizi aradılar. Parlamentoda silah depomuz mevcut olduğu haberi üzerine bu arama yapılmış. Bulamayınca çekilip gittiler.
Böylece bir provokasyona kurban gitmedik.¹¹

Bahçesaray ve Akmescit’in Bolşeviklerin eline geçmesinden sonra eski Çarlık rejiminden kalma polis ve hafiyeler Bolşeviklere katılmıştı.
Bunlar dahi kendi aralarında çeşitli devrim komiteleri tertip etmişlerdi. İşgalle birlikte yağma ve saldırılar devam ettiği için şehir ahalisi sokağa çıkamadığı gibi sokaklarda sadece silahlı Bolşevik çeteleri dolaşmakta
ve dükkânlar kapalı durmaktaydı.¹²
Şehirde yakalanıp öldürülenlerin pek çoğu Kırım Tatar ve Bolşevik karşıtı Rus subaylar, zenginler, önde gelen aydınlar ve tanınan eşraftı.¹³
Sevastopol’de Bolşevik karşıtları ayaklarından demirlere bağlanıp denize atılmaktayken Yalta’daki Kırım Tatarları ise dağlara sığınmışlardı. Fakat sert geçen kışın da etkisiyle tedariksiz olanlar donarak can verdiler. Yalta dağlarında donarak ölenlerin çoğu kadınlar ve çocuklardı. Erzurum’dan kaçıp Kırım’a gelen Ermeni çeteleri de Bolşeviklere katılarak bu zulme ortak oldular.¹⁴

İstanbul’da kurulan ilk Kırım Tatar cemiyetlerinden itibaren Kırım Tatar
millî hareketi içerisinde bulunan şair ve öğretmen Şevki Bektöre¹⁵, Nisan 1918’de gittiği Kırım’daki vaziyeti ve geri dönüşünü şu şekilde anlatıyordu:
İstanbul’da Üsera Karargâhı’nda mevcut harp esirlerinden bir kısmının Türkiye ile Rusya arasındaki anlaşma gereğince
mübadelesi gerekiyordu. Bir buçuk ay önceki mübadele heyetine ben de iştirak ettirilmiştim. Bu sebeple Gülcemel vapuru ile İstanbul’dan Sevastopol’e doğru yola çıkmıştık. Savaş hâlinde bulunmamız ve Karadeniz’in tehlikeli sular olması dolayısı ile bize bir harp gemisi refakat ediyordu.
Birkaç gün devam eden yolculuktan sonra, denizle zaman zaman mücadele ede ede Sevastopol önüne kadar gelebildik. Gelebildik ama bu sefer de bizi limandan içeri sokmadılar. Çaresiz daha önce bizi karşılayan Pronzitelnıy ismindeki Rus harp gemisi refakatinde Kefe limanına dönüp esirleri orada teslim etmek zorunda kaldık. Bu arada Rusya’daki ihtilâlin bütün vahşet ve dehşetiyle devam ettiğini gördük. Kırım’da İhtilâl ve İnkılâp Komitesi, bahriye neferlerinden teşekkül etmiş, bahriye zabitlerinin büyük bir kısmı da ya kurşunu dizilmiş veya diri diri gemi kazanlarına atılmış. Bunu bahriye neferleri iftiharla söylüyorlardı. Bazı zabitler de matroslarla “neferlerle” iyi geçindiklerinden ölümden kurtulmuşlar, sadece üniformalarındaki apoletler sökülerek nefer rütbesine indirilmişlerdi. Bizi karşılayan Pronzitelnıy harp gemisi kumandanı da bütün rütbelerinden mahrum edilmiş olarak bir “matros”un emir ve kontrolü altında vazifesine devam ediyordu.
Durum korkunçtu. Kırım tam manası ile anarşi içerisinde bulunuyordu. Bir tarafta kızıl bayraklı Bolşevikler, diğer tarafta kara bayraklı Anarşistler memleketi kana buluyorlardı. Kırım’ın Millî İstiklâl Lideri Müftü Çelebicihan, ihtilâlci matroslar tarafından vahşiyane bir şekilde öldürülmüştü. O sırada Harbiye Nazırı bulunan Cafer Seyitahmet (Kırımer) de bu canavarların elinden kurtulmak maksadiyle Kafkasya’ya geçmişti. Kırım halkının durumu ise çok ağırdı. Üç gün sonra bizimki de tehlike arz etmeye başladı. Anarşistler tarafından bize suikast
hazırlandığını haber aldık. Bunun üzerine yine Gülcemal vapuru ile Kefe limanından hareket edip İstanbul’a döndük.¹⁶

Kırım’da üç ay süren bu ilk Bolşevik işgali sırasında pek çok kurşuna dizme, yağma ve gasp yaşanmıştır. Şehirlerden ayrılan, dağlarda ya da köylerde gizlenen Kırım Tatar
milliyetçileri de bu Bolşevik işgaline karşı direnmiş ve halkı isyana teşvik etmeye çalışmışlardır.¹⁷
Bu çabalara karşın Bolşeviklerin terörü durmak bilmemiştir. Bolşevikler kurşuna dizdikleri yahut başka usullerle
“idama ettikleri” insanları
büyük bir çukura dolduruyorlardı

Bolşeviklere Kırım Tatarlarından hiç kimse katılmamıştı. Fakat işgalden sonra sosyalist Kırım Tatarları, İsmail Kırımcanov’un etrafında toplanmışlar ve Tatar Sosyalist Fırkası’nı teşkil etmişlerdi.
Bolşevikler önce Tatar Sosyalist Fırkası’na
karşı itimat göstermişlerse de daha sonra fırkanın Bolşevik emellerine uygun hareket etmediğini görünce fırka aleyhinde takibata başlamışlardır. Fırkanın azalarından bir kısmı Bolşevikler tarafından tevkif edilmiştir.¹⁸
Kırım’daki ilk Bolşevik işgali 1918 senesinin Nisan ayının sonlarına kadar sürdü. 3 Mart 1918 tarihinde Almanya ve Rusya arasında
imzalanan Brest-Litovsk Barış Antlaşması¹⁸ ile Ukrayna’nın bağımsızlığını tanımış olan Almanya, Ukrayna’yı Bolşeviklerden temizlemek ve kendi uydusu konumunda olacak bir Ukrayna’yı kurabilmek için ülkeyi işgale başladı. 21 Mart’ta da bu işgal harekâtının Kırım’a kadar ilerletilmesi kararı alındı. Nitekim 19 Nisan 1918 tarihinde Alman ordusu Kırım’a girmeyi başlamış ve ay sonuna kadar Kırım’daki idareyi ele almıştır. Kırım Tatar Millî Kurultayı da 8 Mayıs
1918’de Alman askerî idaresi altında yeniden toplanabilme imkânı bulsa da millî bir hükümet teşkil etme girişimleri sonuçsuz kalmıştır. Çünkü Almanya, Kırım’da millî bir Kırım Tatar hükümeti kurulmasının değil,
burada muhtelif fraksiyonlardan müteşekkil bir hükümet kurulmasının kendileri için daha yararlı olacağını düşünmüşlerdi. Böylece bu
hükümet, Alman siyaseti tarafından yönetilebilecekti.¹⁹

Osmanlı Devleti bu dönemde Kırım’a fiili olarak bir yardımda bulunamadı. Çünkü bunu gerçekleştirebilecek güçten mahrumdu.
Nitekim bu görüşmeden yaklaşık altı ay sonra Osmanlı Devleti 30 Ekim 1918’de İtilaf Devletleri ile Mondros Ateşkes Antlaşması’nı imzalayarak I. Dünya Savaşı’ndan yenilgiyle çıktı. Bu vakanın tarihi bile Osmanlı Devleti’nin Nisan-Mayıs aylarında Kırım’a herhangi bir yardım yapamayacağının açık göstergelerinden biridir. Ayrıca Haziran 1918’de Alman askerî idaresi altında farklı halklardan müteşekkil bir Kırım hükümeti teşkil edilmişti. Hasan Sabri Ayvaz da Osmanlı Devleti nezdinde Kırım Tatar Millî Kurultayı’nın baş temsilcisi olarak girişimlerde bulunmuştur.
Almanya ile müttefik olmaları sebebiyle
Osmanlı Devleti’nin Kırım’da Kırım Tatar millî idaresinin kurulmasında yardımcı olabileceği düşüncesi hâkimdi. Fakat bu görüşmelerden sonra da Osmanlı Devleti’nden siyasî veya askerî olarak Kırım’a dair girişimlerde bulunması sağlanamamıştır.
Tüm bu sindirme politikaları 18 Mayıs 1944’te Kırım Tatarlarının sürgün edilmesi ile “yok etme” politikasına dönüştü. İlk Bolşevik işgalinden sonra yaşananlar da Sovyetler Birliği’nin Kırım Tatarları hakkında Bolşevikler ile aynı düşüncede olduğunu göstermektedir. Sovyetler Birliği’nin baskılarını bir adım daha ileriye götüren cesaret ise, Bolşeviklerin aksine bir halkı sürgün edebilecek askerî ve lojistik güce sahip olmasıydı.

1- Şubat İhtilali, Çar II. Nikolay’ın tahtan çekilmesine ve Duma’nın geçici hükûmeti kurmasına, Rusya’da iç savaşın başlamasına sebep olan devrimci bir siyasî harekettir.
İhtilalin kısa bir değerlendirmesi için bkz. George Vernadsky, Rusya Tarihi (İstanbul: Selenge Yayınları, 2011), 349-352.

2- Nadir Devlet, 1917 Ekim İhtilâli ve Türk-Tatar Millet Meclisi (İstanbul: Ötüken Neşriyât, 1998), 72-73.

3- 1874’ten sonra Kırım Tatarları için kurulan özel bir alay olan Kırım Tatar Atlı Alayı, geleneksel bir önlem olarak Osmanlılara herhangi bir destek olma ihtimalini ortadan kaldırmak amacıyla Kırım dışında tutuluyordu. Cafer Seydahmet Kırımer, Bazı Hatıralar…184; Hakan Kırımlı, Osmanlı Devleti ve Kırım Türklerinin İstiklal Hareketleri (1917-1918)...36.

4- Nadir Devlet, Rusya Türklerinin Millî Mücadele Tarihi (1905-1917)(Ankara: Türk Tarih Kurumu, 2014), 272-273.

5- Bu kararnamede Lenin ve Stalin’in de imzası bulunmaktaydı. Bolşevik Rusya’daki milletler meselesi hakkında daha ayrıntılı bir değerlendirme için bkz. Cafer Seydahmet Kırımer, Rus Yayılmacılığının Tarihî Kökenleri (İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı,
1997), 112-124.

6- Hakan Kırımlı, Osmanlı Devleti ve Kırım Türklerinin İstiklal  Hareketleri (1917-1918)28.

7- Hakan Kırımlı, Osmanlı Devleti ve Kırım Türklerinin İstiklal Hareketleri
(1917-1918)...32-34; Osman Kemal Hatif, Gökbayrak Altında Millî Faaliyet…102-107.

8- Osman Kemal Hatif, “Kırım’da Bolşevik İstilâsı Tarihinden I,” Kırım Mecmuası 9, Ağustos 22, 1918, 161-163.

9- Kırım Tatarlarının millî marşı
“Ant Etkenmen”in yazarı olan Numan Çelebi Cihan, bugün Kırım Tatarları tarafından
“antlı qurban” olarak anılmaktadır. Numan Çelebi Cihan’ın eserlerinin derlendiği ve onunla ilgili hatıraların yer aldığı derlemede çeşitli yerlerde Kırım Tatar millî hareketinin önemli isimleri tarafından “antlı şehit” olarak da anılmaktadır. Numan Çelebi Cihan, Ant Etkenmen (Köstence: Editura Europolis, 2001).

10- Hakan Kırımlı, Osmanlı Devleti ve Kırım Türklerinin İstiklal Hareketleri
(1917-1918)…34; Osman Kemal Hatif, Gökbayrak Altında Millî Faaliyet…108-109.

11- Şengül Hablemitoğlu ve Necip Hablemitoğlu, Şefika Gaspıralı ve Rusya’da Türk Kadın Hareketi (1893-1920)(İstanbul: Toplumsal Dönüşüm Yayınları, 2004), 262.

12- Osman Kemal Hatif, “Kırım’da Bolşevik İstilâsı Tarihinden I”…163.
13- Hakan Kırımlı, Osmanlı Devleti ve Kırım Türklerinin İstiklal Hareketleri
(1917-1918)…34.
14- Nebi Kukuku’nun 8 Mart 1918 tarihini attığı hatıra notu için bkz. Nebi Kuku,
“Bir Kırımlı’nın Defter-i Hatıratından,” Kırım Mecmuası2, Mayıs 16, 1918, 34-35
15- Şevki Bektöre İstanbul’a döndüğünde Cafer Seydahmet ile görüşecek ve burada kurulacak cemiyette genel sekreter vazifesinde bulunacaktı. Alman ordusunun Mayıs 1918’te Kırım’a girmesinden sonra Alman idaresi altında tekrar toplanan Kırım Tatar Millî Kurultayı için tekrar Kırım’a döndü. Kırım’da Kızıllar ile Beyazların çatışmalarına şahit olan ve ikinci Bolşevik işgalini yaşayan Şevki Bektöre, 1932 senesinde Sovyetler Birliği tarafından tutuklanıp Sibirya’ya sürgün edilecek ve ancak 25 sene mucize bir şekilde ölüm kamplarında hayatta kalmayı başarabildikten sonra özgürlüğüne kavuşup Türkiye’ye dönebilecekti. Abdullah Battal
Taymas, “Kırımlı Şair Şevki Bektöre ve Eseri,” Türk Kültürü, sayı. 41 (1966), 486-492.
16- Şevki Bektöre’nin hatıratı için bkz. Saadet Bektöre, Volga Kızıl Akarken
(İstanbul: Eroğlu Matbaası, 1965), 5-6.
17- 53 Hakan Kırımlı, Osmanlı Devleti ve Kırım Türklerinin İstiklal Hareketleri
(1917-1918)…34-35.
18- 55 Osman Kemal Hatif, “Kırım’da Bolşevik İstilâsı Tarihinden II,” Kırım Mecmuası10, Eylül 05, 1918, 183-186.
International Crimes and History, 2018,
19- Almanya ve Rusya arasında imzalanan bu antlaşma ile Rusya, I. Dünya Savaşı’ndan çekildi. George Vernadsky, Rusya Tarihi…365-367.
20- Kırımlı, “Kırım: Rus İdaresi Dönemi”…463.
21- Hasan Sabri Ayvaz’ın İstanbul’a gelişi buradaki Kırım Tatarlarını da oldukça heyecanlandırmış ve daha gelişinden evvel Cafer Seydahmet’in kurulmasını teşvik ettiği Kırımlılar Cemiyet-i Hayriyyesi tarafından çıkarılan Kırım Mecmuası’nda bu vesile ile kısa bir biyografisi neşredilmiştir. “Hasan Sabri Bek Ayvazov,”Kırım Mecmuası 9, Ağustos 22, 1918, 169-170.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

KIRIM